Katade b. Daime :
Tâbiînin meşhûr
âlimlerinden. 60 (m. 680) senesinde doğdu. Doğ’uştan a’mâ idi. 117 veya 118 (m.
735)’de Vâsıt şehrinde 56 yaşında iken tâûn hastalığından vefât etti. Künyesi
Ebûl-Hattâb’dır. Çok sayıda âlim yetiştirmiş olan meşhûr bir kabileye mensûb
olduğu için ve bu kabilenin meşhûrlarından Sedûs bin Şeyban’a izafeten
“Sedûsî”de denilmiştir. A’mâ olmasından dolayı el-Ekmeh, Basra’da yaşadığı için
el-Basrî denilmiştir. Böylece ismi Katâde bin Diâme es-Sedûsî el-Ekmeh el-Basrî
şeklinde kaydedilmiştir.
İlimde rivâyetine müracaat
edilen Katâde bin Diâme; Enes bin Mâlik, Ebu’t-Tufeyl, Saîd bin Müseyyeb,
İkrime, Humeyd bin Abdurrahman bin Avf, Hasan-ı Basrî, Muhammed bin Sîrîn, Ata
bin Ebî Rebâh, Enes bin Mâlik’in oğulları Ebû Bekir ve en-Nadr’dan ve zamanın diğer
meşhûr âlimlerinden ilim öğrenip, hadîs rivâyet etmiştir. Kırâat ilmini de Ebû
Aliyye’den ve Enes bin Mâlik’ten öğrenip rivâyet etmiştir.
Katâde bin Diâme, tefsîr,
hadîs, fıkıh ve diğer ilimlerde asrının en meşhûr âlimlerindendir. İlim aldığı
kaynağın sağlamlığı ve üstünlüğü yanında darb-ı mesel hâline gelen şaşılacak
derecede bir hâfızaya sahipti. İlimde asıl maksada ulaşması, öğrendiği ilmi
tatbik etmesi gibi üstün vasıflarıyla eşine az rastlanan bir âlimdir.
Kendisinden ilim öğrenen ve rivâyette bulunan; Süleymân et-Teymi, Cerîr bin
Hazım, Şu’be bin Haccâc, Ebû Hilâl er-Rasibî, Hemmân bin Yahyâ, Amr bin
el-Hâris el-Mısrî, Saîd bin Ebî
Arûbe, Leys bin Sa’d, Ebû
Uvâne en meşhûr olan âlimlerdir. Pek çok kimse ondan ilim öğrenip, hadîs
rivâyet etmiştir.
Katâde bin Diâme (r.a.)
Basra’da yaşadı. Ömrünü ilim öğrenmek ve öğretmekle geçirdi. Zamanın âlimleri
ilimdeki üstünlüğünü, fazîletini, takvasını (haramdan kaçınmasını) medh ederek
ondan bahsetmişlerdir. Çok hadîs rivâyet etmesiyle tanınmıştır. Kütüb-i sitte
denilen altı meşhûr hadîs kitabının hepsinde
hadîs rivâyetleri vardır.
Ebû Übeyd şöyle demiştir:
“Her gün onun evinde toplanıp çeşitli ilimlerden sorardık. O çeşitli ilimlerde
ve değişik mevzularda üstün seviyede bir ilme sahipti. Bu seviyede ilme sahip
olan bir başkası çok az görülmüştür. O, tefsîr, hadîs, fıkıh ilimlerinde ve
târihden şiire kadar her konuda kendisine müracaat edilen mühim bir kaynaktı.”
İbni Sîrîn; “Katâde, zamanındaki insanların hâfıza bakımından en
kuvvetlilerinden idi” demiştir. Kendisi ise: “Bir kerre işittiğim şeyi mutlaka
ezberledim. Hiç bir şeyi hiç bir üstada
tekrar ettirmedim.” dedi.
Selâm bin Miskîn, Ömer bin Abdullah’tan şöyle nakletmiştir: “Katâde bin Diâme,
Saîd bin Müseyyeb’in yanına gelip dört gün ondan ilmî mes’eleler sorup cevap
aldı. Daha da sormaya devam etmesi üzerine Saîd bin Müseyyeb onun bu hâline
hayret ederek, hep sorup dinliyorsun elinde bir şey kalıyor mu? dedi. Katâde
bin Diâme şöyle cevap verdi: “Evet size şu mes’eleyi sordum, şöyle cevap
verdiniz, şu diğer mes’eleyi sordum şöyle cevap verdiniz.” diyerek, sorup,
aldığı cevapları ve dinlediği
hadîs-i şerîfleri baştan
sona bir bir saydı. Saîd bin Müseyyeb (r.a.) hayretten donup kaldı ve “Senin
bir benzerine daha rastlamak zordur” dedi.
Bükeyr bin Abdullah “Ondan
daha hâfız olanı görmedim. O, işittiği hadîs-i şerîfi derhal ezberler ve aynen
naklederdi” demiştir. Hanbelî mezhebinin reisi Ahmed bin Hanbel de O’nu
ilimdeki üstün derecesinden, hâfızasının kuvvetinden dolayı methederek şöyle
demiştir: “Katâde ehl-i Basra’nın en kuvvetli hâfızlarındandır. Bir gün Câbir
bin Abdullah’ın kitâb-ül-Mensek adlı eseri O’nun yanında bir defa okundu.
O dinlerken baştan sona
ezberledi.”
Katâde bin Diâme, Ehl-i
sünnet âlimlerinin usûlü olan nakil esasına son derece bağlı idi. Ebû Hilâl
şöyle demiştir: “Katâde bin Diâme’den bir mes’ele sordum. Bilmiyorum dedi. Peki
bu hususta görüşünüz nedir? dedim. Kırk seneden beri kendi görüşüme göre fetva
vermedim dedi.”
Abdestsiz asla bir hadîs-i
şerîf okumamıştır. Bir hadîs-i şerîfi işittiği zaman yüzü değişir, kendini
toparlar ve işittiği hadîs-i şerîfi dinlerken ezberlerdi. Yedi günde bir hatim
okurdu. Ramazan-ı şerîf gelince üç günde bir, Ramazan’ın onundan sonra da her
gece bir hatim okurdu.
Zamanın âlimleri tarafından
“Faris-ül-ilim” ilmin süvarisi denilerek ilimdeki kudreti ve ilme hâkimiyeti
dile getirilen Katâde bin Diâme hazretlerinin tefsîre dâir rivâyetleri
toplanmıştır. Tefsîrine örnek. “...Kim de Allahtan korkarsa, Allah ona (darlıktan
genişliğe) bir çıkış yolu ihsan eder. Bir de ona ummadığı yerden rızık verir.”
(Talak sûresi 3). Katâde hazretleri buradaki çıkışı şöyle tefsîr etmektedir:
“Hem dünyâ şüphelerinden, hem de ölüm anındaki acılardan ve kıyâmet gününün
şiddetinden kurtuluş ihsan
eder.”
Rivâyet ettiği hadîsler:
Enes bin Mâlik’ten (r.a.)
rivâyetle Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Kıyâmet alâmetlerinden ba’zıları;
ilmin yeryüzünden kalkıp, cehâletin yerleşmesi, içki içilmesi, kadınların
çoğalması, erkeklerin azalması (hattâ bir erkeğe elli kadın kadar erkeklerin
azalmasıdır).”
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu
ki: “Birinin evi önünde nehir olsa, her gün beş kere bu nehirde yıkansa,
üzerinde kir kalır mı?” diye sordu. Eshâb-ı kirâm, “Hayır, yâ Resûlallah”
dediler. Bunun üzerine Peygamber efendimiz “İşte, beş vakit namazı kılanların
da böyle küçük günahları affolur” buyurdu.
Enes bin Mâlik’ten rivâyet
ettiği bir hadîs-i şerîf şöyledir: “Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz, az
güler ve çok ağlardınız.”
“Her kim Allahü teâlâya
kavuşmayı dilerse, Allahü teâlâ acı ona kavuşmayı diler. Ve her tam Allaha
kavuşmayı hoş görmezse, Allah da ona kavuşmayı hoş görmez.”
Hz. Âişe, “Yâ Resûlallah!
Ölümden hoşlanmadığı için mi? O halde hepimiz ölümden hoşlanmıyoruz!” dedi.
Bunun üzerine Resûlullah, “Öyle değil! Ancak mü’mine Allah’ın rahmeti, rıdvânı
ve Cenneti müjdelendği vakit, Allaha kavuşmayı diler. Allahü teâlâ da ona
kavuşmayı diler. Kâfir ise Allahü teâlânın azâbı ve hışmı ile müjdelendiği
vakit, Allahü teâlâya kavuşmaktan hoşlanmaz.” buyurdular.
“Allahü teâlânın kulunun
tövbesine sevinmesi, sizden birinin çorak bir yerde kaybettiği devesini,
uyandığı vakit bulduğundaki sevincinden daha çoktur.”
Buyurdu ki:
“Küçük yaşta ilim öğrenmek,
her şeyi ezberlemek, mermere yazı yazmak gibidir.”
“Amel etmeden duâ kabul
olunmaz. Kim güzel amel ederse duâları kabul olunur.”
“İnsanlara
zenginliklerinden ve evlâtlarından dolayı itibar etmeyiniz. Onlara îmânları ve
sâlih amellerinden dolayı değer veriniz.”
“Küçük günah işlemek insanı
başka bir günaha ve helâka sürükler. Küçük günahtan sakınmak insanı büyük günah
işlemekten kurtarır.”
“Allahü teâlâ tevazu edeni
yükseltir.”
“Ey insanlar! Siz sıkıntıya
düşmeden, rahatlık içinde hayır ve hasenat yapmak istersiniz. Fakat insan nefsi
ihmalkâr, gevşek ve usangaçtır. Halbuki mü’min tahammüllü, azimli olmalı,
zorluklara katlanmalıdır ki, hayır ve hasenat işleyebilsin.”,
“Gece gündüz, gizli ve açık
Rabbini zikredenin duâsı kabul olunur.”
“Bir kimse bir bid’at
işlerse, onu bu bid’attan vazgeçinceye kadar ikaz etmek gerekir.”
“İnsanlar İslâmiyet
gelmeden önce büyük bir gaflet uykusunda idiler, İslâmiyet gelince müslüman
olanlar bu gaflet uykusundan uyandılar. Malları ile, canları ile gece gündüz
kendilerini Allahü teâlânın rızâsına kavuşturacak vesîlelere (sebeplere)
yapıştılar ve se’âdete kavuştular.”
“Kim dünyâda Allahü
teâlânın emirlerine itâat ederse, âhırette Allahü teâlânın ihsanı ile
seçilenlerden olur.”
“Cennette, Cehennemi
gösteren bir pencere vardır. Cennet ehli bu pencereden Cehennemdekilerin
ba’zısını görür ve onlara der ki: (Sizin bu hâliniz nedir? Biz sizin
söylediğiniz İslâm bilgilerine uyarak Cennete girdik) Cehennemde olanlar da
diyecekler ki (Biz size yapın dediklerimizi kendimiz yapmaz, yapmayın
dediklerimizi ise kendimiz yapardık. Biz de bu sebeple buraya girdik) derler.”
Kaynaklar:
---------------
1) Hilyet-ül-evliyâ cild-2,
sh-333
2) Vefeyât-ül-a’yân cild-4,
sh-85, 86
3) Tehzîb-ül-esmâ vel-luga
cild-2, sh-57
4) Tezkirât-ül-huffâz
cild-1, sh-22
5) El-A’lâm cild-5, sh-189
6) Tabakât-ı İbni Sa’d
cild-7, sh-229
7) Tehzîb-üt-tehzîb cild-8,
sh-351
8) Mu’cem-ül-müellifîn
cild-8, sh-127
9) Hediyyet-ül-ârifîn
cild-1, sh-834
10) Kâmûs-ül-a’lâm cild-5,
sh-3601
11) Kıyâmet ve Âhıret
sh-229